9 Ocak 2013 Çarşamba

  O zamanlar 17 yaşındaydım daha. Haftanın bazı günlerinde mahalle kahvesinin arkasındaki küçük odada toplanır içerdik. O gün de yaşça benden büyük üç arkadaş ile küçük bir çilingir sofrası kurmuş ve içmeye başlamıştık. Ben bir dubleden fazla içmem. Sarhoş olacağımdan değil; keyfinde bırakmak için sadece bir bardak içerim. Aldığımız rakı bittiğinde arkadaşlar herzamanki gibi geneleve gitme sohbetine başladılar. Yine herzamanki gibi bana da teklif ettiler. Ama ben yine kabul etmedim; çünkü cebimde yeteri kadar para yoktu. Salim Abi, “Her zaman böyle yapıyorsun! Bu akşam bizimle geleceksin ve milli olacaksın!” dedi. “Abi, param yok!” dedim. “Ben vereceğim!” dedi. “Tamam da, yarın o parayı sana nasıl ödeyeceğim?” dedim. “Ödeme anasını satayım! Bu akşam bizimle geliyorsun!” dedi. O güne kadar bir kadınla birlikte olmamıştım. Salim Abinin ısrarıyla kabul ettim. Arabaya binip yola koyulduk. Salim Abi arabada bana çıkarıp 50 Lira para verdi. “Üçüncü evde Ebru var, onu sikeceksin. Bu para sana fazlasıyla yeter!” dedi. 
Geneleve vardığımızda diğer evlere bakmadan üçüncü eve gittik. Sali Abi Ebru’yu tanıyordu, kapıya kadar çağırdı ve “Bizim Oğlana iyi bak, ilk kez milli olacak!” dedi. Ebru 20 yaşlarında, 1.65 boylarında, 60 kilo kadar bir kadındı. İri memeleri, belirgin ve diri kalçaları vardı. Salim Abinin sözlerinden sonra kadın benim kolumdan tuttuğu gibi içeriye çekti. Kolumu bırakmadan koridorun sonuna doğru yürüdü. Arkasından telaş ve tedirginlikle yürüyordum. Biraz sonra hayatımda ilk kez bir kadını çıplak olarak görecek ve sikecektim. Benden büyük ağabeylerin genelev maceralarını çok dinlemiştim. Kadınların bir çoğunun agresif ve samimiyetsiz davrandığını biliyordum. Beni asıl düşündüren Ebru’nun bana nasıl davranacağıydı. 
Odaya girdiğimizde ister istemez etrafa göz attım. Geniş yatağın çevresi mavi tül perdeyle örtülmüştü. Oda loş bir ışıkla aydınlatılıyordu. Ebru benim şaşkınlıkla çevreye bakmama bir an izin verdikten sonra yaklaşktı ve vücudunu vücuduma sürterek, dudağıma bir öpücük kondurdu, “Parayı ve bakalım delikanlı!” dedi. “Ne kadar?” diye sordum. “Sikip çıkacaksan 30 lira vereceksin. Sevişmek istiyorsan 50 Liranı alırım!” dedi. Salim Ağabeyin verdiği 50 lirayı verdim, “20 Lirasını getir, Salim ağabeyden borç aldım!” dedim. Kıçıma bir şaplak vurdu ve gülerek kapıya doğru yürüdü, “Ben gelene kadar soyun, tamam mı?” dedi, cevap vermemi beklemeden çıkıp gitti. 
Nereye gelmiştim böyle? Ayrı bir dünya idi burası. Biraz sonra ilk kez tanıştığım bir kadınla sikişecek ve çıkıp gidecektim. Bir anda hiç bir esprisi olmadığını düşündüm. Bu beni huzursuz etmişti. Üzerimdekileri çıkarmaya yeni başlamıştım ki, Ebru içeriye girdi. Benimle birlikte o da soyunmaya başladı. Külodumu çıkardığımda, o da çırılçıplak kalmıştı. Harika bir vücudu vardı. Porno filmlerde gördüğüm birçok kadın kadar güzel bir vücudu vardı. O an Salim Ağabeyin isabetli karar verdiğini düşündüm. 
Ebru beni iterek yatağa attı ve gelip üzerime oturdu, “Demek ilk kez bir am sikeceksin?” dedi. “Sikebilirsem, evet!” dedim. Elini henüz kımıldamayan yarağıma attı ve avuçladı, “Sikersin koçum! Ben hallederim!” deyip dudaklarımdan öpmeye başladı. Sıcak nefesi ve eliyle yaptığı dokunuşlar benim uyanmama yetmişti. Yarağım bir dakika bile demeden kazık gibi oldu. Ebru doğruldu ve yarağıma baktı, “Bu ne lan böyle?” dedi. (Benim yarak 15 santim kadardır). “Küçüktür!” dedim. “Oğlum bu bira şişesi gibi bir şey. Ne küçüğü?” dedi. Doğrulup avucuna zor sığan yarağımı gövdesinden tutup sıktı ve yüzüme baktı. Birden yataktan kalkıp üzerine tül bir gecelik giydi ve kapıya yürüdü, “Bekle, geliyorum!” dedi. 
Şaşkınlıkla arkasından bakakalmıştım. Hiçbir şey düşünemiyordum. İlk genelevi maceramın fiyaskoyla sonuçlanmasına birkaç dakika kalmıştı. Ebru aynı acelelikle içeriye girdi. Elindeki markaları bana gösterdi, “Bir saat benimlesin çocuk!” diyerek, markaları sehpanın üzerinde duran kutunun içine attı ve hemen yatağa geldi. Benim yarak kalktığı gibi aynı hızla inmiş, buruşmuştu. Ebru yine eline alıp okşamaya başladı yarağımı. “Demek ilk kez bir kadın sikeceksin, ha?” dedi ve cevap vermeme izin vermeden dudaklarıma yumuldu. Deli gibi öpüşmeye başlamıştık bir anda. Dillerimiz ağızlarımızda dans ediyordu. Ebru dudaklarımı bırakıp boynuma doğru inmeye başladı. Diliyle yol aldığı yerleri yalıyor, öpüyordu. Kısa süre sonra yarağıma ulaşmıştı. Yarağım yine kazık gibiydi. Gövdesinden tutup kafasına bir öpücük kondurdu ve yüzüme baktı, “Yarağının çok kalın olduğunu biliyor musun?” diye sordu. “Çok mu kalın?” dedim. “Yav bunun kafası yumruğum gibi. Sen hiç başka yarak görmedin mi?” dedi. “Hayır görmedim!” dedim. Aslında porno filmlerde görmüştüm birçok kez. Benim yarağın o filmlerdeki yaraklardan biraz kalın olduğu doğruydu, ama Ebru abartıyordu. 
Diliyle çevresini yaladı ve kafasını ağzına alıp emmeye başladı. Ağzının içinde yarağımın kafasına dokunuyor ve bu beni deli ediyordu. Birden yarağımı ağzından çıkarıp yüzüme baktı, “Beni izle ve boşalmayı aklının ucuna getirme çocuk!” dedi. Yine eğilip yarağımın kafasını ağzına alıp emmeye, yalamaya başladı. Genelevde kadınların yarağı kaldırdıktan sonra hemen bacaklarını açıp erkeklerin girmesini beklediklerini, girdikten sonra da bir an önce boşalmaları için ısrar ettiklerini duymuştum, ama Ebru yarağımı emmeyi ve diliyle kafasını yalamayı sürdürüyordu. 
Bir süre sonra yine vücudumu yalayarak yukarıya doğru çıktı ve dudaklarıma yumuldu. Yine deli gibi öpüşmeye başlamıştık. Üzerime ata biner gibi oturdu ve ıslak yarağımı eliyle amının dudakları arasına yerleştirdi. Yüzüme bakarak gülümsedi, “Harikasın çocuk! Bu gecenin finali seninle olacak. Beni bekle ve izle. Kadının boşalmasını beklersen hakkını vermiş olursun!” dedi, yarağımın üzerine yavaşça bıraktı kendini. Yarağımın kafası am dudakları arasında kaybolduğunda durdu, “Çok kalın bu yarak çocuk!” dedi. Üzerimden kalktı ve çekmeceden bir krem kutusu alıp yarağımı kremledi. Sonra bir parça krem alıp amını da kremledi. Kremi yerine koyup yine üzerime çıkıp, yarağımı am dudakları arasına yerleştirip kendini yine bıraktı. Yarağımın kafası yine am dudakları arasında kaybolduğunda gözleri kapanmıştı Ebru’nun. “Çok kalın!” dedi, fısıldar gibi bir ses tonuyla. 
Yavaşça kalktı üzerimden. Yarağımın kafası amının dudaklarının arasından göründüğünde yeniden bıraktı kendini. Yarağımın kafası yeniden kaybolmuştu. Yeniden durdu ve yüzüme baktı, “Çok kalın!” dedi yine mırıldanır gibi, “Unutmuşum almasını!” dedi. Kafasına kadar çıkarıp oturmaya başladı Ebru. Yarağımın yalnızca kafası girip çıkıyordu amının içine. Amı yarağımın kafasını sıkıca sarıyordu ve içi gerçekten de sıcacıktı. Ebru inip kalktıkça gözleri kayıyordu. Acı duyuyor gibiydi. Derin nefes alıyor, dudaklarını ısırıyordu. Kafasına masaj yapar gibi inip kalkmalarını sürdürürken elleri göğüs kıllarımı okşuyor, avuçluyordu. Sonra yavaş yavaş kendini bırakmaya başladı. Dudaklarını ısırarak oturuyordu üzerime. “Uffff... Uffff!” diye ısırdığı dudaklarının arasından nefes alıyordu durmadan. 
Yarağımı sanki amına alıştırıyor gibiydi. Yavaş inip kalkışları durmadan devam etti. Yarağımı her saniye daha da içine alıyordu Ebru. Bir süre sonra yarağım sıcak ve dar amının içinde kayboldu. Kasıklarımız buluştuğunda öylece durdu. Işıldayan gözlerle bana baktı, “Odun gibi yarağın var çocuk, amımın dudaklarını yırttı kesin!” dedi. Eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve omuzlarımdan tutup yavaşça kendini yukarıya çekti. Yarağım içinden kayarak çıktı. Kafasına kadar çıkartıp yeniden oturdu. Yavaş yapıyordu bunu. “Ufff... Yırtıyor amımı! Çok kalın! Ufff... Doldurdu içimi!” diyordu. Omuzlarımdan güç alarak üzerimde inip kalkmaya başladı sonra. Yavaşça kalkıyor ve yeniden oturuyordu yarağımın üzerine. Gözlerini kapatmış, dudaklarını ısırarak inip kalkıyordu. “Canım benim! Özlemişim bunu! Ohhh... Yarağın çok kalın erkeğim, içimi dolduruyorsun, yırtıyorsun amımı... Ohhh!” diye bir yandan mırıldanıyor, bir yandan da aynı yavaşlıkla inip kalkıyordu üzerimde. Eğilip dudaklarıma yapışıyor, koparırcasına somurarak emiyordu dudaklarımı. Sonra doğruluyor, elleriyle göğüs kıllarımı kavrıyor, yarağımın üzerinde inip kalkarken kıllarımı çekiştiriyor, acıtıyordu. 
Yavaş yavaş hızlanmaya başladı Ebru. “Harika yarağın var erkeğim! Ohhh.. Her yerime dokunuyor... Çok güzel... Ohhh!” diyordu. Artık otomatik bir şekilde kafasına kadar çıkarıp köküne kadar içine alıyordu. Hızlı bir tempoda bunu yaparken irileşen gözlerime dikmiş hırıldanmaya başlamıştı. “Ahhh... Ahhhh... Geliyorum erkeğim... Geliyorum çocuk... Ahhh!” diyordu. Sesini kontrol etmeye çalışırcasına dudaklarını ısırmaya devam ediyordu. Sonra birden durdu; titremeye başladı. Sarsılıyor, elektrik verilmiş gibi titriyordu. Hayvan gibi hırıldayarak titriyordu. Tırnakları göğsüme batıyordu. Am dudakları yarağımı öyle bir sarmıştı ki, kökünden koparacaktı neredeyse. Birkaç santimlik vuruşlarla yarağımı içinde bir yerlere sürtercesine sokup çıkarıyordu... 
Bir süre sonra duruldu kasılması. Öylece durdu üzerimde ve gözlerini açıp gözlerime baktı. Gülümseyerek eğilip dudağıma öpücük kondurdu ve üzerime oturdu. “Ufff... Bağıramadım, çığlık atamadım, eksik oldu!” dedi, eğilip yine dudağıma bir öpücük kondurdu. “Neye sahip olduğunun farkında değilsin çocuk!” dedi gülümseyerek. Sonra dönüp duvardaki saate baktı, “Bu bir rekor! 7 dakikada uçurdun beni!” dedi. Üzerimden kalkıp yanıma attı kendini. Göğsü derinden inip kalkıyordu. Elimi tuttu ve sıktı, “Harikasın! Boşalmadın değil mi?” dedi. “Seni izlemekten boşalmak aklıma gelmemiş! Sen beni izle demiştin ya!” dedim. Bacağını üzerime atıp bana doğru döndü ve yüzüme baktı. Uzanıp dudaklarıma öpücük kondurdu. Eli halen kazık gibi duran yarağımdaydı. Sıvazlıyor, gövdesinden tutup sıkıyordu. 
“Üzerime gel!” dedi. Açılmış bacaklarının arasına girdim. Yarağımı eliyle amının dudakları arasına yerleştirdi, “Yavaş sok!” Gerçekten de çok kalın biliyor musun? Amımı yırtıyor gibi girerken!” dedi. Yavaşça yüklendim. Yarağım kayarak giriyordu dar amın içine. Boynumdan tutup kendine çekti beni. Dudaklarıma yapıştı. Koparırcasına emiyordu dudaklarımı. “Sok erkeğim... Yavaşça köküne kadar sok! Ohhh! Amımı parçalıyor yarağın! Ufff! Harika yarağın var çocuk!” diyordu. Köküne kadar sokuyor, kafasına kadar çıkarıyordum. Sıcak ve sıkı amının içinde girip çıktıkça içim kayıyordu. Yarağım artık çatlayacak gibi sertleşmişti. Girişlerimi daha hızlı yapmaya başladım. Birden durmamı söyledi Ebru. Beni üzerinden itti ve yatakta aceleyle köpek pozisyonuna geçti, “Gel erkeğim! Amıma arkadan gir! Kalçalarımı döverek akıt içime döllerini. Hadi!” dedi. 
Arkasından amına yarağımı soktum ve belinden tutup girip çıkmaya başladım. Kalçaları harikaydı Ebru’nun. Amının içine daha hızlı girmek, köküne kadar sokmak istiyordum artık. Belinden sıkıca kavradım ve sert girişlerle sikmeye başladım karıyı. “Sok! Sik beni erkeğim! Çok güzel! Yırt amımı! Evet böyle! Evet! Evet! Ohhh!” diyordu. Kasıklarımla kalçalarını dövüyordum şimdi. Ebru derinden, hırıltılarla inlemeye başlamıştı yeniden, “Vur erkeğim! Ohhh! Döv kalçalarımı kasıklarınla! Ohhh! Evet böyle çok güzel! Akıt döllerini içime erkeğim! Ohhh! Evet!” diyordu. Ben yüklendikçe o da kendini geriye doğru veriyor ve kasıklarıma vuruyordu. Son bir hamle ile kadını kendime çektim ve köküne kadar sokup içine boşalmaya başladım. Titremelerime o da katılmıştı. Hırıltılarla titremeye başlamıştı yeniden. Son damlaları içine boşalttığımda Ebru kendini yatağa atmıştı. Ben de üzerine yığılıp kaldım. Öylece durduk bir süre. Sonra kalktım üzerinden ve yatağa bıraktım kendimi. 
Ebru derin soluk alıp verişlerini sürdürdü bir süre yine. Sonra dönüp yüzüme baktı. Gülümseyerek yüzümü okşadı. Masum, sevecen ve acıtan bakışları vardı kadının. “Biraz önce bana 50 lira verirkenki masumiyetin benim için çok önemli biliyor musun?” dedi. “Salim Abi olmasa gelmeyecektim. O borç verdi, öyle geldim. Doğruyu söyledim sana!” dedim. “Biliyorum! Samimiyetin çok güzel!” dedi ve eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu, “Birdaha buraya gelmeni istemiyorum!” dedi sonra. “Nasıl yani?” dedim. “Buraya birdaha gelme Mesut!” dedi elini göğsümde dolaştırırken. O an aynı anda gördük, göğsümde tırnaklarının izleri kalmıştı. “Özür dilerim. Bunu nasıl yaptım bilmiyorum. Gerçekten özür dilerim!” dedi. “Önemli değil. Dışarıya çıkınca iyi sikiştiğimizi kanıtlamak için arkadaşlara gösteririm!” dedim. Göğsüme bir yumruk vurarak güldü, “Hayvan!” dedi. 
Sonra, “Burası temiz bir yer değil! Odalarıyla, odalarındaki eşyalarıyla pis bir yer. Kapıdan içeriye girdiğinde gördüğün bütün insanlar, eşyalar, bahçedeki ağaçlar bile pis Mesut. Gelme buraya!” dedi. Yine yüzüme baktı; gözleri ışıldıyordu kadının. Eğilip yine öptü dudaklarımdan, sonra, “Ben sana gelirim!” dedi. “Nasıl yani?” dedim. “Çarşamba günleri izin günümüz bizim. Eğer istersen Perşembe sabahına kadar seninle birlikte olurum. Bunu her Çarşamba yapabiliriz. Gelme buraya. Buradaki ilişkilerin hiç biri samimi değil!” dedi, birden yataktan kalktı ve biraz önce giydiği tül geceliği üzerine geçirip dışarıya çıktı... 
Kısa süre sonra elinde iki fincan çayla döndü. Fincanları sehpanın üzerine koydu. Çekmeceden ıslak mendil çıkartıp yarağımı güzelce sildi. Sonra fincanlarla gelip yatağa oturdu. “Sen çok iyi bir insansın. Eğer teklifimi kabul edersen, ilerleyen günlerde sana anlatacak çok şeyim olacak.” dedi. “Ben köy çocuğuyum Ebru.” dedim. “Mesut benim adım Ebru değil, Ülker. Bana bundan sonra Ülker de.” dedi. “Benim köyden gelip gitmem kolay olmuyor. Tamam, Çarşamba günleri gelmeye çalışırım, ama bu her hafta olmayabilir. İki gün çalışıp Salim Ağabeyin parasını ödeyeyim önce. Sonra çarşambayı düşüneyim.” dedim. 
Fincanı özenle yatağa koydu ve gidip çantasını getirdi. İçinden çıkardığı cüzdandan bütün bir 50 lira çıkardı ve bana uzattı, “Al bunu. Ama çıkışta Salim Ağabeyine verme. Yalan söylediğini düşünür. İki gün sonra verirsin.” dedi. “Bu parayı kabul edemem Ülker!” dedim. “Siktir lan!” dedi tersçe yüzüme bakarak, “Onurlu köy çocuğu ayaklarına yatma benim karşımda. Ben biraz önce Anaya kaç para verdim biliyor musun sen?” dedi ve uzanıp dudağıma öpücük kondurdu, “Bizim saatimiz 150 Lira! Şu cüzdandan çıktı biraz önce o para, anlıyor musun? Bu parayı al ve cebine koy!” dedi. Çekmeceden kağıt kalem çıkardı ve cep numarasını yazıp bana verdi, “Bunu da cebine koy. Gelebilecek durumda olursan Salı günü ararsın!” dedi. 
Çayları içtikten sonra Ülker yine üzerime çullandı. Kısa bir süre sonra yarağım yine kazık gibi olmuştu. Çıktı üzerime ve yine önceki gibi kremleyerek yarağımı amına soktu. Önceki gibi tepinmeye başladı ardından. Kısa süre sonra yine boşalmıştı, ama ben de onunla birlikte bıraktım kendimi. Az sonra kalktık. Ben giyindim, kapıya kadar uğurladı beni. Bizimkiler kapıda beni bekliyordu. Ülker kapıda dudağıma bir öpücük kondurdu ve “Bu çocuğa iyi bakın!” dedi bizimkilere. 
Arabaya binip hareket ettiğimizde herkes aynı anda üzerime çullandı, “N’aptın lan bir saat içeride?” dediler. “Sohbet ettik!” dedim. “Hani para yoktu senin yanında?” dediler. “Yine yok!” dedim. “Veresiye mi siktin lan karıyı?” diye bağırdı Salim Ağabey. Herkes kahkahayla gülmeye başladı, ama ben cevap vermedim. Aklım gelecek Çarşamba günündeydi... Salı günüden aramamı söylemişti. Numaranın gerçek olup olmadığından şüphe ettiğim için Pazartesi geç saatlerde aradım. Daha doğrusu çaldırıp kapattım. Kısa bir süre sonra geri döndü telefon. Arayan Ülker’di. Bir anlık tereddütten sonra açtım telefonu. Uzun uzadıya sohbet ettik. Çarşamba günü gelemeyeceğimi, çünkü para durumumun iyi olmadığını söyledim. “Sana para harcayacağını kim söyledi Çocuk?” diye çıkıştı Ülker ve “Aydın’a kadar gelecek parayı bul, sonrasını bana bırak. Tamam mı?” diye ekledi. “Tamam” dedim. “Perşembe sabahına kadar benimlesin Çocuk!” dedi gülerek. 
Çarşamba günü kararlaştırdığımız saatte buluştuk. Ülker arabasıyla randevulaştığımız yerden beni aldı. Aceleyle arabaya atladım ve yola koyulduk. “Muayene oluyoruz bugün. Doktor biraz gecikti, ama sana zamanında yetiştim. Sen neler yapıyorsun bakayım Çocuk?” dedi. Söylerken üzerine bastığı ‘Çocuk’ lafı hoşuma gidiyordu. “Salim Ağabeyden 50 lira borç aldım.” dedim. “Salim kredi bankan senin, öyle mi?” dedi. “Zor zamanlarımda alırım, ‘hayır’ demez.” dedim. “İzmir’e gidiyoruz.” dedi ve anlatmaya başladı. 
Salim Ağabey, genelev kadınlarının anlattıklarının hiçbirinin doğru olmadığını söyler dururdu. İlk başta Ülker’in söylediklerinin baştan sona yalan olabileceğini düşündüm, ama sonradan kendi kendime; ‘Bana ne diye yalan söylesin ki?’ dedim. Ona kendisini anlatmasını söylememiştim; o kendiliğinden başlamıştı anlatmaya. Anlattığına göre yaklaşık 2 yıldır bu işin içindeydi. Ondan önce başından 6 ay kadar süren bir evlilik geçmişti. Kocasıyla cinsel sorunlar yüzünden ayrılmıştı. Sonrasını anlatmadı. Geneleve girmesinin nedeni ve şekli saklı kaldı. Ben de sormadım; bana ne ki? 
“İzmir’deki evime gidiyoruz! Bütün kazancımı alıp götüren evi beğenecek misin bakalım.” dedi. Pınarbaşı’nda, kıyıda, bahçe içinde küçük bir ev yaptırtmıştı Ülker kendine. Bütün şehirden ve gözlerden uzak görünüyordu. Ev her an kullanılmaya hazır görünüyordu. Gerçekten de içeriye girer girmez, ocağı yakıp, üzerine çay suyu koymuştu Ülker. Salonda kendimize oturacak bir yer bulduğumuzda, “Benim dünyam burası! Annem, babam, kardeşlerim; hepsi bu ev. Dünyada başka hiçbir şeyim yok, biliyor musun?” dedi. “Gerçekten mi yok?” dedim. “Gerçekten yok! Belki de böylesi daha iyi, bilmiyorum. Ailem olsaydı böyle bir yaşantıyı yaşayamazdım herhalde. Özgür bir dünyanın içinde tek başımayım ve huzurluyum.” dedi, yüzüme baktı; gülümseyerek elimi tuttu, “Sen kendini anlat bakalım Çocuk!” dedi. 
“Telefonda konuşmuştuk. Benim yaşadıklarım ne ki? Yaşım henüz 17.” dedim. “Bir ay sonra okul bitiyor ve sen de özgür olacaksın, öyle değil mi?” dedi. “Kazanırsak üniversite başlayacak işte.” dedim. Avucunun içindeki elimi tutup açtı; merak eder gibi baktı bir süre ve yüzüme döndü, “Üniversiteyi kazanamayacaksın! Bu iyi olacak aslında. Çok güzel bir yaşantın olacak ve mutlu olacaksın. Bunu ben söylemiyorum; el falın söylüyor!” dedi. Ciddiye alıyordu söylerken; sanırım kendisi de inanıyordu söylediklerine. Elimi yine avucunun içine aldı ve okşadı, “Kadınları tanımalısın Mesut! Bir erkeğin mutlu olması, çevresindeki kadınları iyi idare etmesiyle orantılıdır. Çevrendeki kadınlara karşı ne kadar güçlü olursan, o kadar mutlu ve rahat bir yaşam sürersin!” dedi. 
“Kadınları tanımıyorum ki.” dedim sessizce. “Tanıyacaksın! Neden bilmiyorum ama, sana kanım ısındı. Hem de benim odaya geldiğinden 2 dakika sonra. Temiz, samimi ve içten bir insansın Sen. Böyle zamanda Senin gibisi hiç bulunmuyor, biliyor musun?” deyip, birden yerinden kalktı ve üzerime çullandı. Beni koltuğa yatırdı, üzerime çöktü. Gözlerini gözlerime dikti, “Senin çok büyük bir artın var; yarağın!” dedi gülümseyerek, “Böyle bir yarağa sahip olmak için fabrikalarını vermeye hazır adamlar tanıdım ben!” diye ekledi ve eğilip dudaklarıma öpücük kondurdu. Karşılık verdiğim anda da yapıştık birbirimize. Dudaklarımız öpüşmüyor, adeta birbirimizi kemiriyorduk. Vücudu üzerimde, dakikalarca öpüştük. Yarağım uyanmıştı, pantolonumu zorlamaya başlamıştı. 
Ülker üzerimden kalktı ve beni soymaya başladı. Acele etmeden gömleğimi ve pantolonumu çıkarıp katlayarak bir köşeye koydu. Yarağım donumun içine sığmıyordu artık. Tutup donumu da çıkarttı. Yarağım dimdik karşısında duruyordu şimdi. Gövdesinden tutup kavradı ve sıktı. Yüzüme baktı sonra, “Bu çok güzel bir şey, biliyor musun? Bunu kullanmasını bilir ve kadınları tanırsan, yaşantını altın bir çağ olarak yaşarsın. Bu müthiş bir potansiyel, bunu anlamalısın!” dedi, eğilip kafasına öpücük kondurdu. Sonra yere diz çöktü ve dibinden tuttuğu yarağımı yalamaya başladı. Taşaklarıma kadar iniyor, yukarısına çıkıp kafasına dil darbeleri atıyordu. Ara sıra kafasını ağzına almaya çalışıyordu, ama bunu yaparken kendini zorlamıyordu. Ancak kafası ağzına sığıyor gibiydi. Yarağım artık taş gibi sertleşmişti. 
Kalktı ve kolumdan tutup sürüklercesine yatak odasına götürdü. Beni yatağa ittikten sonra üzerindekileri çıkarmaya başladı. Kısa süre sonra çırılçıplak kalmıştı. Çantasından çıkarttığı kremi alıp amına sürdü; sonra da yarağımın kafasından köküne kadar kremledi. Acele etmeden yapıyordu bütün bunları. Bacaklarını ayırarak üzerime çıktı ve yarağımı avucunun içine aldı. Kafasını amının dudaklarına sürtmeye başladı. Sonra kafasını am dudaklarının arasına yerleştirdi ve kendini yavaşça bıraktı. Yarağımın kafası alev gibi yanan amın içine doğru kayarak girmişti. Ülker derin bir ‘Ohhhhh!’ çekti ve durdu, “Ufff! Çok kalın! Amımın dudaklarını yırtıyor girerken!” dedi, yavaşça çekti kendini ve yeniden oturdu. Yalnızca yarağımın kafası amına girip çıkıyordu. Ellerini göğsüme koyup aynı yavaşlıkla inip kalkmaya başladı Ülker. Yarağımın kafasını amına alıştırıyordu sanki. İnip kalkarak yarağımı derinlerine doğru almaya başladı. “Acıyor Çocuk! Çok kalın! Ufff! Amımın dudaklarını gerdi! Ufff!” diyerek keyifli bir ritim tutturmuştu sanki. Yarağım amından kafasına kadar çıkıyor, yeniden giriyordu. 
Bir süre sonra kasıklarımız buluşmuştu. Öylece durdu ve yüzüme baktı; dudaklarını ısırmıştı. “Kölesi olurum bu yarağın! Amım için yaratılmış sanki. Ufff! Acıtıyor Çocuk!” dedi. Gerçekten de Ülker’in am dudakları yarağımı sıkıca sarmıştı. İçeriye girip çıkarken am duvarlarına sürtünerek girip çıkıyordu yarağım. Oturduğunda amının dış dudakları kasıklarıma yayılıyordu. Eğilip dudaklarıma uzandı. Birbirimizi yine kemirircesine öpmeye başlamıştık. Ülker bir yandan dudaklarımı emerken diğer yandan kasıklarını çekip bırakıyor, dövüyordu kasıklarımı. Yarağım ıslak ve sıcak amın içine saplanıyordu şimdi. 
“Ahhh! Canım! Ufff! Acıtıyor! Çok güzel! Evet! Harika! Beynime vuruyor acısı! Bu işte! Evet! Böyle işte! Ohhh!” diyerek, ellerini omuzlarıma koyup, yarağımı köküne kadar içine aldı ve kasıklarını kasıklarıma sürtmeye başladı. Klitorisiyle baskı yapıyordu kasıklarıma. Yarağımı santim bile çıkartmadan sürtünüyor, içinde dans ettiriyordu şimdi. “Çok güzel! Canım! Bebeğim! Harika! Yarağın harika! Ohhh! Ohhh! Ooohhh!” diyordu sürekli. Omuzlarımı tırnaklarıyla kanatırcasına sıkarken, kasıkları kasıklarımla çarpışıyordu şimdi. Yarım saate yakındır üzerimde tepiniyor, oturup kalkıyordu. Gözleri irileşmiş, yuvarlağından çıkacakmış gibiydi artık. Çığlıkları kesinlikle evin her yerinden duyuluyordu. Üzerimde bağırarak tepiniyordu, “Geliyorum! Evet! Ahhh! Evet! Aaahhh! Ohhhhhhh!” diyerek. 
Yavaşladı sonra. Kasıklarıyla kasıklarıma sürtünerek aheste bir şekle soktu hareketlerini. Sürtünüyor, yarağımı içinde bir yerlere dokundurmaya çalışıyordu sanki. Sonra irileşin gözleriyle yüzüme baktı ve eğilip dudaklarıma yapıştı. Kalbi deli gibi çarpıyordu. Yarağımı içinden çıkartmadan sürtünmeye devam ederek öpüyordu dudaklarımı. Sonra başı omzuma düştü ve öylece kaldı. Kalp atışları ritimsizdi; göğsümü dövüyordu sanki. Dakikalarca soluk alıp verişlerini kontrol etmeye çalışırcasına kapandı üzerime. Amı ile yarağımı sağıyordu bu ara. Am dudakları açılıp kapanıyor, yarağımı sıkıp bırakıyordu. 
Ben onu izlemekten boşalmayı unutmuştum yine. “Boşalmadın değil mi?” diye sordu yüzüme bakarak. “Yine unuttum!” dedim. “Harikasın!” dedi dudağıma öpücük kondurarak. “Amın o kadar sıkı ki, girip çıkarken yarağımın derisini yüzecek neredeyse. O giriş çıkışların keyfini yaşamaya çalışırken sen boşalıverdin.” dedim. Yarağım içinde halen kazık gibiydi, ama Ülker yavaşça kalktı üzerimden. Yarağım am dudaklarını gererek çıkıyordu içinden. Kendini yana attı, “İzin ver kendime geleyim Çocuk!” dedi. Nefesi hala düzensizdi. Sonra elini vücuduma attı. Okşayarak gezdiriyordu parmaklarını. “Çok uzun zamandır bu şekilde boşalmamıştım. Ara sıra boşalıyoruz, ama sanki rol yapar gibi. Bu hakiki boşalma onların yanında. Kalp krizi geçiriyorum sandım bir an!” dedi. Sonra yan dönüp başını kaldırdı ve yüzüme baktı. Saçlarımı okşayarak eğildi ve dudağıma öpücük kondurdu...

Etiketler

18 abimle porno hekaye Abla Kardeş Ensest Sex abla sikişi Ablam Sex Hikayeleri Ablamı Siktim Sex Hikayeleri Ablamla sikiş Ablamla şakanın sonu kötü bitti adult hikaye aile ici sex hikayeleri Aile İçi Ensest İlişkiler Aile İçi Sex Hikayeleri Annem Sex Hikayeleri Annemle sex Annemle sikiş Annemler sex arkadaşımın karısı azgın kadınlar sex hikayeleri Babam Bekaretimi Aldı Babam Sex Hikayeleri Babamla sex Babamla sikiş Bakire Sex Hikayeleri baldız sex Baldız Sex Hikayeleri Baldızmla sex baldiz sikis hikayesi Dayı Kızıyla-3 duble porn duble sex dul dul kadın Dul sex hikayeleri Ensest ilişkiler Ensest Sex Hikayeleri Ensest Sikiş Hikayeleri ensest yasli nine sex hikayeleri evde sex Gerdek gecesi gerdek grup sex grup erotik grup porno grup sex Grup Sex Hikayeleri grup video ilk kendisini babalarlna siktiren klzlarln hikayeleri kısa am hikayem blogspot kız kardeşim Kızım İlk Deneyimini Benle Yaptı Kızım Kadınım Oldu Kızımın Bekaretini Aldım Kızımın İlk Erkeği Benim Kızlık Bozma Sex Hikayeleri kizina zorla siken hikayeleri kocamın çırağı beni fena sikti Komşu kızı sex komşu kızı sikiş Komşum Sex Hikayeleri Kuzenim Sex Hikayeleri Kuzenimi siktim liseli seks liseli seks hikayesi Liseli Sex Hikayeleri Liseli Sikiş Hikayeleri masajlı sexgrup hikayesi mobil ensest hikayeler mobil sex hikayeleri mobil şikiş hikaye Normal Sex hikayeleri okulda sex Pasif ve Gay Sex Hikayeleri Sevgilim Sex Hikayeleri Sevgilimle sex Sevgilimle sikiş sex Sex Hikayeleri sikiş hikayeleri sul sex hikayeleri tecavüz ettim sex tecavüz hikayeleri Teyzem Sex Hikayleri Türbanlı Sex Hikayeleri Üniversteli Sex Üniversteli Sex Hikayeleri yasimda Yeğenimle Sex Hikayem Yengem Sex Hikayeleri Yengemle Sex Yengemle Sikiş zorla sikiş tecavüz hikayeleri zorla siktim sex hikayeleri